PİR ALİ BARUT (38 in faili ‘mehçulu’) Seyfi MUXÛNDÎ Şİlkê pırsın devê aşan Xadê arê kî berde Mala Axa’n û paşan. Fermana me derxıstıne Femana me Qızılbaşan Sey Welî’ ye Kûpıkê Dersim diyarı acılar, evliyalar ve pirler mekanıdır. Kişilerin kutsal veya kutsal kılındığı coğrafyadır. Birçok duyarlı önderler yetiştirmiş. Bunlardan yakın tarihin önemli şahsiyetlerden biri de Pir ALI BARUT’tur. Ali Barut gerçek doğum tarihi bilinmemekte ama 1938 de önemli yaş gurubu ve aydınlama şahsiyeti olarak bilindiği için ve anlatıcıların ölüm sırasında 45- yaş olarak tanımlamasına bakılırsa 1890-1900 yılları arasında Muxundu’nun Lodek köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Sey Kekildir. Diğer adıyla Bay Kekıl ‘dır. Sey Kekıl’ın babası Sey Mustafa’dır. Aile Lakabı(Ezbet) “Mala Sey Veyıs” denir. Veyisan Bava Mansur’un, Qasıman kolundan gelmedir. Evin tek oğludur. Üç tane kız kardeşi var. Mırcan, Elif ve Çiçé(Çiçek). Çiçek Dersim Veliyan köyüne gelin gider. Elif Bılan köyünde Hespayî’lerin gelini olur. Mahmut’la(Momé Hespayî) evlenir. Mırcan ise Karakoçan tarafına gelin olur. Mırcan oldukça bilgi birikimli bir Ana olur. Kardeşinin başına gelen sürgün ve hakaretten dolayı, Hüseyin Doğan ile münakaşaları ve küsmeleri bile olur. Ali Barut’un ölümünden sonra ise bu ilişki tamamen kopar. Ali Barut Yaşamı Dersim 1938 içinde geçmektedir. O donemin aydın ve ileri ve saygın bir alevi piri ve önderidir. 1938 yıllarında önce dini Alevi mesnevi bilgi birikiminden dolayı gerek suni gerek devlet yöneticileri gerekse de yöre alevi önderlerinin dikkatini çeker. Kendini Alevilerin yegane önderi olarak gören bazı seyitler korku ve çekemezliklerinden dolayı hep oklar Ali Barut’un üzerine yoğunlaştırırlar ve de başı her zaman beladan kurtulmaz. Bu üçgenin insanları elinden geldiğice onu yöreden uzak tutmanın yollarına baş vurmuşlardır. Yaşamının çoğu sürgünde geçirmiştir. Abdullah Paşa ile ilk karşılaşmalarında, Alevi haklarını savunuculuğunun keskinliğinden dolayı sürgüne gönderir. Birinci sürgün Ali Barut’u Ankara da bir çok siyasi yelpazenin ve bürokrasilerinin kişileri ile tanışma ve diyaloglarının yollarını öğretir. Alevi ve dersim halkının yasal ve Hukuki yollarla yasal haklarını savunur. Bunun için yörenin vali, kaymakam, hakim, müftüler…ile tartışmalara talepler sunmalara kadar birçok mücadelelere girişir. Körler diyarının bu “uyanığı” hem aşiret hem Bawa Mansur’un bazı önder pirlerini ve yöredeki yöneticilerin işine gelmez. O nedenle her zaman gözler üzerinde olur. Sürgün yıllarının bir kısmını Hınıs, Sarız, Erzincan ve Bayburt’ta geçirir.Sarız yerleşmesinde evlenir. 38 de Abdullah Paşa tarafında Sarız’a son sürgüne gönderilir. Sürgün süresi dolmadan Lodek’e geri döner. Dönüşünü ihbar eden Sey Hüseyin olduğunu söyleseler de bazı tanıklar bunun doğru olmadığını söylerler. Çünkü “ Sey Huseyn o zaman kendisi Bursa da sürgünde olduğu söyleniyor. (Bazı kaynaklar ise Sey Husyen ailesi yaşasa da kendisi hiç sürgün yaşamadı o hep Ankara da veya Ankaralıların çevresindeydi) İhbarın Davanlı Ali Yıldırım tarafından yapıldığını söylenmektedirler.(kaynak Sey Bavo’nun oğlu Sey Kekıl) Ama daha önceki uygulama ve hareketlerde Sey Huseyn defalarca ihbarda bulunmuş ve sürgünlerine sebep olmuştur. Ölümünden oğlu da henüz doğmamıştır. Hatta Ali Barut jandarmalar köye baskın düzenlediklerinde ve Ali Barut’u götürürlerken döner babasına der ki “Eğer ben dönmezsem şunu bilinki karım hamiledir sonradan günahına girmeyin”,Doğumundan kısa bir süre sonra 6 aylıkken hastalanıp ölür. Evlendiği kadında çocuğunun ölümünden sonra Kureyşanlı biri talip olur ve alıp Erzincan Tercan’a götürür. Bir yanda da ülkenin belli yerlerini gezmiş ülkedeki bazı Sürgün süresi dolmadan aydın ve siyasetçilerle çeşitli diyalogları olmuş bir kişiliktir. Aynı zamanda dönemin bazı toplumsal olaylarına da tanık olmuş bir şahsiyettir. Koçgiri olaylarına katılanlarla görüşmüş hatta daha sonraları Şeh Sayitle görüşmüş ve bu görüşmelerde onunla ortak düşünmediği bazı konuları tartışmıştır. Şeh Sait’le görüşme kesin olmasa da oğlu Ali Rıza Efendi ile yakın görüşme ve dostluğu olduğu Hınıs’lı tanıklarının anlatıları içindedir. Ali Barut un nüfuzu ve ilişkisi talipleri yolu ile Sivas Kocgiriden ta Erzurum Hınıs’a kadar olduğu da bilinmektedir. Pir-talip iliskisi eksenindeki iletişim ve ilişkisini çok iyi geliştirmiş, sosyal alana ait tüm konularda çözüm getiren bir kişilik olmuştur. Önderlik vasfı olan bu kişi aynı bölgedeki Merkezi yönetimlerce atananların işine tabi ki gelmez. Bu kişiliğinden dolayı gittiği Hınıs, Kars ve Sivas ta efsanevi bazı olayların anlatımına da katkıda bulunmuştur. Bunlardan bir tanesi de “Ali Barut bir bayram günü camiye gider ve hocaya der ki ‘İn oradan orası benim Ceddimin yeridir’ Hocayı indirip kendisi Minbere Çıkar ve verdiği bayram hutbe ve vaazı ile o köyü Alevi yapar . O köy Ali Barut’un talipleri olurlar. Bir başka anlatım da Hınıs’ta taliplerini gezerken ihbar sonucu tutuklanır.. Ankara da gerekli yerlerle görüşür. Görüşme sonucu pirlik yaptığı ve halktan zorla para topladığına dair suçlanır. Yüzbaşıya kendisine sadece bir saatlik bir süre verilmesini ister Ali Barut topladığı paranın Kızılay’a yatırdığına dair makbuzları ibraz eder. Tutuklayan yüzbaşı hakında suç duyurusu yapar ve mahkemeye verir. Yüzbaşı devreye adam koyar o zamanın parasıyla üçyüz lira para verir. Suç delili oluşturmak amacıyla Ali Barut oyunu fark eder ki parayı almadan bir asker aracılığıyla posta hanede Kızılay hesabına aktarır. O çıkınca Hınıs’ta her yerde konuşulur. Bunun üzerine Şeh Saidin oğlu Ali Rıza Efendi alır evine konuk eder. Kaldığı bir iki günlük sürede suni alimeri toplar dini bir tartışma olur ama Barut bütün hepsini ikna eder. Sabah Ali Rıza Efendi, Ali Barut’un elini öper “senin müridinim yılda bir kere de olsa bana uğra” der. Tabi bunlar gerçek mi Efsane mi bilinmez ama görüşme yapılması bir gerçek. Bu da Ali Barut’un Alevi olmayan kesimle de diyalog içinde olduğunu gösterir.
1930 larda çekilen Ali Barut!un Fotoğrafı Anlatımlardan biri de Pir Ali Barut’un yaşadığı dönemde Dersimde sonradan yaşanan yıkım ve katliam öncesinde ve katliamın yaşandığı yıllarda bir pir olarak zalime karşı halkının davasına sahip çıkmıştır. 1939 yılında Amcasının oğlu Sey Bertal’ın oğlu Sey Huseyné Sey Bertal(Hüseyin Doğan) la Ankara da karşılaşır. [bazı görgü tanıkları bu karşılaşmanın 38 den önce olduğunu pirlik ve seyitliğin yasak olmasına karşı dava açması için Sey Huseyn’i sıkıştırdığını Ama Sey Huseyn Devletle arayı bozmamak için seyitlik ve pirliğin yok olma pahasına da olsa bu işe karşı olduğunu “Ali Barut’un Ocağın başına geçmek için bunu yapıyor” diye karşı çıkar] (Ali Barut’un babası ile Hüseyin Doğan -Sey Huseyn’nin babaları öz amca çocuklarıdırlar.) Bu karşılaşmada Baba Mansur Ocağına yapılan haksızlıktan dolayı Ocağın hakkını savunmak için devlet’e dava açacağını söyler Bu konuda Amca oğlunun kendi yanında olmasını talep eder. Sey Husyen kendisinin memlekete gelmesini teklif eder. Katliamlar döneminde ele geçirilemeyen ve yine kendiside bir Bawa Mansurlu olan Pir Ali Barut Lodege geldiğinin üçüncü günü köy jandarmalarca sarılır. Ali Barut’un yargılanmadan infazının temelinde Şu gerçeği kabullenmek gerek: O ne Seyit Rıza gibi bir örgütleyici idi; ne de Ali Şer gibi savaşçıydı. Onun prensibi hukuksal mücadele idi. Dersim Katliamında Yöredeki yöneticilerin ve işbirlikçilerinin yaptıklarını mahkemelere taşımaktı. Bu da Elazığ Tunceli ve Mazgirt üçgeninde rahatsızlık yaratıyor. Bu olayın mahkemelerde kayıtlara yani belgelere geçmesini ve ilerde uluslar arası konuma taşınmasını istemiyorlardı. “Elazığ’a yetişmesin.” Direktifinin temelinde bu vardı. [Lodekli birinin ağzından olayı şöyle duymuştum. 'Me qayker eskeran dora gunde me gişt girtine, me go Ali Barut birewe, wana hatine te duwen, Ali Barut nerewiya, eskeren hat ew xara birin, dura me bist Ali Barut reyda, ser kaniya Mercimeği kustine...." Türkçe’si: Bir baktık Lodegin etrafını asker sarmış , Ali Baruta haber verdiler kaç diye , o kaçmadı, askerler gelip onu götürdüler, yolda mercimek te( Pertek yakınlarında bir kırsal bölge) bir çeşmenin başında öldürmüşler.... Ali Barut uzunca bir sure firar kalır, o talipleri arasındadır, uzunca bir aradan sonra Lodege kendi köyüne, evine uğrar , sevgili esini görmek ister. Ama onun kelesi için devletle çalışanlar vardır. Koy sarılır,Ali Barut yaya olarak ta Pertek’e , Mercimeğe kadar yürütülerek götürülür. Sözde yargılanmak üzere Elazığ’a götürülmektedir. Ama muhtemelen Elazığ’da idamlar durmuş, olacak ki askerlere verilen talimata Ali Barutun ne pahsına olursa Elazığ’a getirilmemesi ve yolda öldürülmesi yönündedir. Nitekim Ali Barut uzunca ve sıcak altında gecen bir yolculukta Mercimek kırsalında bir çeşmeye uğrarlar,burada Ali Barut eğilip su içemeye baslar , su başında yılanın bile insana dokunmadığı bilindiği halde, askerler bu geleneğinde bozarak Ali Barutun eğilip su içmesini fırsat bilerek Pir Ali Barut un başına kurşun sıkarlar ve çeşme başında öldürürler. O zaman bu infaz mangasında yer alan ve bu vahşi infazı yapan askerlerden biri daha sonraki yıllarda ayni köyden Keban barajında çalışanlarla orada tanışır ve bu gerçeği onlara anlatır. O dönemde çeşme başında bu infazı görenlerde bunu o yıllardaki araştırmalarda öğrenilir. Söz konusu askere göre bize kesinlikle Ali Barutun yolda öldürülmesi talimatı verilmişti. “Biz onu öldürmeden götürseydik, bizi Elazığ da öldürürlerdi” demiş. Tüm bölge Lider ve önderlerine uygulanan uygulama Pir Ali Baruta da uygulanılır ve nereye gömüldüğü bilinmez ve soylenmez!] (Piro Kaplan Gomanweb) Ali Barut kaçmamasının nedeni o şöyle düşünüyordu. Hata köyde yakalamadan önce çevresindekilere de söylemiş. “ Ben mahkemeden korkmam Elazığ’a götürülünce Hakimin karşısında savunmamı yapar ve berat ederek gelirim. Yeter ki bu ağzım onların karşısına çıkabilsin.” demiş. Pertek’e varmadan Mercimek’te Ali Barut Çeşme başında ve dut ağacının altında su içerken öldürüleceğini anlayanca “Biliyorum siz beni öldüreceksiniz. Hz. Hüseyin de su içerken şehit edildi. Ben de öyle öleceğim.” der. Onun Elazığ’a varmadan ölmesini gerek ihbar edenler gerek Elazığ da bekleyenlerin ortak düşünceleridir. “Elazığ ordu komutanı bir zat Baki Demirvan mıydı Demirhan mı yoksa Bakiahan Demir’mi öyle bir şey( Baki Demirhan diye bir bilgiye ulaşamadım S. Muxundî) Abdullah paşayı arar der ki Ali Barut buraya yetişmemeli (Sey bavo’nun oğlu Sey Kekıl)2002 de ki roportaj” Meta Fadime anlatıyor. Ali Barut Döneminin en bilgili ve aydın insani idi. Çok girişken akili ve kalıbına sığmayan bir kişi olduğu için insanlar onun soy ismi doğan olmasına rağmen Barut Koydular. Ali Barut Dersim fermanın (1935 Tunceli kanunu) çıkacağı yıllarda bunu duyar duymaz Anakaraya giderek TBMM sini ziyaret eder ve millet vekilleri ile görüşür, kendisinin hazırladığı ve Tunceli kanununu çıkmaması gerektiğini dile getiren bir dilekçeyi meclise sunar ve Ankara da uzun zaman bu yasanın çıkmaması için uğraş verir. Onun bu faaliyetlerinden bölge komutanı ve Dersim kasabı Aptullah Alpdogan haberdar olur ve Dersime gelir gelmez kendisine haber verilmesini ister. Bu konuda söylendiği gibi devlete bildiren Sey Husen (Hüseyin Doğan) değil, Muhundulu Ali Yıldırımdır. Bir sure sonra Ankara 'dan Dersime donen Ali Barutu Ali Yıldırım Aptullah paşaya bildirir.Aptullah Pasa Ali Yıldırıma gidip Ali Barut ile görüşüp onu ikna edip getirmesini ister. Ali Yıldırım Ali Barut ile görüşüp onu Tunceli’deki Aptullah Alpdogan makamına götürür. Tunceli’de Aptullah pasa ile Ali Barut arasında sert konuşmalar geçer. Aptullah pasa Ali baruta kimden destek alarak ve hangi cesaretle TBMM sine protesto dilekçesi verdiğini ve girişimlerde bulunduğunu sorar. O da kararlı bir şekilde paşaya cevap verir ve gerekirse DERSIM için canini verebileceğini ve her zaman Dersimin yok edilmemesi için mücadele edeceğini söyler. Bu sert gecen konuşmaların ardından Aptullah Alpdogan Ali Barutun iki yıl Dersimden uzaklaştırma cezası verir. Bu sure içinde Dersimde görüleceği yerde vurulacağını söyler. Bunun üzerine Ali Barut zorunlu olarak Dersimi terk eder Dersim dışında ancak bir yıl dayana bilen Ali Barut ertesi yıl gizlice Dersime gelir. Bir gece aile ziyaret amacı ile Lodek’e gelir. O gece Ali Barutun geldiğini kimse bilmez, ertesi gün gideceği için gelmişken musahibi ve çocukluk arkadaşı Heydi Kicik 'a da haber verilir. Olsa olsa Heydi Kicik ( küçük Haydar) o gece Ali Yıldırıma haber ulaştırdı . Sadece bir gece Lodek’te kalan Ali Barut'a sabahleyin askerlerin Lodek’i sardığı haberi ulaşır. Ali Barut herhangi kaçma girişiminde bulunmadı , kalktı bütün oraya gelen Lodekliler ile vedalaştı herkesten hakini helal etmelerini istedi ve bir daha geri gelemeyeceğini söyledi. Bir askeri birlik Ali Barutu tutuklayıp götürüyor. Cevre köylerden o günlerde 80 kişiyi daha tutuklayıp götürüyorlar. Sadece on bir kişi Kurkurikten götürülerek olduruldu.Ali Barutu ve beraberindeki Üç kişiyi daha sonra Mazgirten Elazığ’a mahkemeye götürmek için yola çıkarıyorlar Mazgirten Pertek’e doğru yaya olarak götürülen Ali Barut ve beraberindeki üç kişi Pertek civarında, mercimek bölgesindeki bir çeşmenin başına getiriliyorlar ve burada olduruluyorlar. Dersim dışındaki iller olan Erzurum, Erzincan ve Sivas bölgelerinde herkesçe o zaman bilinen ve tanınan bir şahsiyet ve halk önderi idi Ali Barut. Pir Ali Barut hala nereye gömüldüğü bilinmiyor. Daha sonra Keban barajında çalışan ve orada bir Lodekliye itirafta bulunan o zamanın infaz mangasında bulunan bir er şunları itiraf ediyor, bize ne pahsına olursa olsun Ali Barutun yolda öldürülme emri verilmişti demiştir.Pir Ali Barutun anisi önünde saygı ile eğiliyoruz, katilerini lanetliyoruz......(KAYNAK Lodek sitesipostaposta@lodek.be )<posta@lodek.be> Daha sonraki yıllarda, Ali Barutla ilgili açıkta bir şey konuşulmaz. Sadece gizli toplu beli evlerde toplanılarak deyişler eşliğinde ağıtlar yakılır. Ali Barut üzerine. En çok ta Ağıtları derleyenler ise Sey Suleymane Anay Nur ile Sey Veli’ye Kupıké(Sey Veliye Kemaneci) olur. Bu dönem korku ve sindirmenin yarattığı kabustan dolayı (ki kolay değil hemen, hemen her evde bir bedel verilmiştir.) Sanki tüm büyükler söz birliği etmişçesine hiç kimse çocuklarına geçmişin bu acili olaylarını anlatmadılar. Ta ki 70’li yıllarına kadar. “Çocukluğumda bu ayin diyebileceğimiz bir araya gelişlerde ak sakalı Lodekli Sey Musanin ağlamaklı güzel ağıt ve deyişleri ile herkes gibi benimde küçücük bedenim titrer ve bende bu bilmediğim ama his ettiğim acı geçmişimize ağlardım.”(Piro Kaplan Girişkenlik ve girdiği davalarda son derece ikna ve belge ve kaynaklarla konuşan konuşmalarında etkili olan Ali Barut lakabını Girdiği bir tartışma sonucunda Erzincan valisi tarafından verilmiştir. Elazığ’a gitmeden ölmesini istemelerinin bir sebebi de yerli işbirlikçilerin Ankara’ya gönderdiği sahte raporlardan dolayı Ali Barut’un açacağı dava ile açığa çıkma ve başlarının ağaracağı korkusuyla bir geniş yelpazeli dönemin karanlık güçleri olduğu da söylenmektedir. Bunun içerisinde Abdullah paşa, bulunur Ali yıldırım ,Hüseyin Doğan…gibi kişilerce mahkeme de görmek istemezler. Olayın daha üst mahkemelere taşınması kirli oyunların ortaya çıkma korkusu Yaşamı Mercimekte noktalamaya vardırır. Konuştuklarım kişilerde genelikle şu sözü duydum. “Mazgirt’e götürülüp kurşuna dizilenler hiçbir suçları yoktu, Ama toplum içinde ağzı iyi laf ediyorlardı millet bunları dinliyordu. Bunların itibar görmesi bazılarını da rahatsız ediyordu.” Dersim 38 ile ilgili herkesin anlatacağı acı ama gerçek bir yaşam anısı vardır. Korkuyla anlatılmayan gerçekleri yalanlar tarafından yutulur ve bir de bakmışsınız ki geçmişiniz masal ve yalan olmuştur. S: MUXÛNDÎ Kaynak kişiler: Sey Kekıl(Sey Bavo’nun oğlu)Röportaj cd var. Haydar Doğan (Amca çocuğu)Baba Mansur ocak sahibi Yaş80 sağ) Hüsniye Ekinci(Amca Kızı)(yaş 85 sağ) İpek Elaldı(Bulut) (Qurqurık li Ali Barut’un akrabası) Hacı Yıldırım (Muxundu davan mahallesi)(öüm. 2005 yaş79) Piro Kaplan (yazar) Rıza Sarpkaya Hınıs’ın Torman köyü. (ölüm 2006 95 yaş) Heci Gavan Hınıs Kanisıpi köyü (ölüm 2001 yaş 110)
ALÎ BARÛT Çerki hareket kir Vê carsimê da Du dan nav telgirafê Ali Barût helalîk xa Dixazî ji De û bavêy
Xade mala sewewan bişewitînî Duwen Ali Barût çûye Dersim ihtilafê Ali Barut we zahmetê Ji dê û bavê xa Dixazim helalîka duney.
Dûman bigirî xerîba feqîra jinê İro pîrê min şehîd bîye bi qirşunê Ji kêra buweym bavo Ji kêra buweym dayê Dîyîna min indî vay Ez terim îmamê Kerbelayî
Alî Barût Duwey ez gerîyam Estenbol û Anqarêy Xadê bila mala sewevan bişewitînî Nêşt mala xada biskinî Suwe û êvarîy
Ez hatimê helalîka xa Dixazim û terim Şehid duwim dê carê Dava Alî Barût bike Xudanê tacê Duldul û Zulfîqarê
İsev te, çuy hatî Qezayê Sayîmbeg ê Go ez herim buwîynim Dê û bavê kokim Xang xay çîçeg’ê
Îro pîrê min şehîd bîye Binîya Mercîmeg’ê
Min dawa pîre xa Da Şahê Merdan Bi dawa wîy îcar ke Ji me berjêr war dîwin Xarpit’ê Min ne zanî kêl bû kêl Kêrî bi dû tê
Va çito qısûre, çito qedere Te jelîy kisand, Go tu meskine ware Ez helalîka xa dixazim Musawîy xa heyder’e Destê wîy xare Jî Ali Barût dikevî êdi tere
Hêfa min tê Pîrê min Alî Doğan’e Acîya te pire, çiqas bi jane Min dawa pîrê xa Day Şah’ê Merdane Feqîr ê jine xerîwê ne ji vire Mala bawê wîy, gelik dûre Ne zavaye ne xezûre
Alî Barût Taqvîma Şevê qurban bayram’ê Hêfa min tê te Pîrê ‘’İlîmê yazî û qelemê Ji mera pîr û Him sultanê alemê Kula pîrê min fenaye Nagirî îlac û merheme
Îşev tu hatî Qezay Mêzgırêy, Cemala pîrê min şewla çirêy Duman bigirîy hersi xangan û Cardin nawîynin birêy
Yek Lodek’e hember va Kûpike Ser mera jî Qurquruk’e Dawa pîrê xa Day îmam Huseyn Bila dawa wîy bike Bila SEYWELÎ ser me buwey Mereğê bawê mın neke Mereg’ê kokîmê min neke
ALİ BARUT Beste ve derleme: Sey Veli Kupıke(Veli Yılmaz) Düzenleme ve çeviri: Seyfi Muxûndî
Nasıl hareket eder olduğu yerde Ardına verdiler hemen telgrafı Ali barut vedalaşmak istiyor Anne ve babasıyla helalleşmeyi
Allah evini yıksın sebeplerin İftira ile ‘dersimi satmaya gidiyor’ diyenleri Çektiği onca zahmete rağmen İstiyor anne baba ile helalleşmeyi
Duman tuta başını garip karısını Bu gün şehit edecekler kurşunla Pirimi Kime diyeyim baba, Kime diyeyim anne Ben gider şehit olurum Kerbela imamının aşkına
Ali Barut diyor ben dolaştım İstanbul’u Ankara’yı Allah evlerini yıksın Yaksın, sebep olanları Bırakmadılar evimde kalayım Hiç de bir gün bir geceyi
Geldim helalleşip gideceğim Bu defa şehit olacağım Ali Barut’un davasını sürdürsün Zülfikarın sahibi düldülün tacı
Bu gece geldin, gittiğin yer olan Sayımbey kazasından Dedin gidem görem bir kez Yaşlı ana babamı Kız kardeşim Çiçek’i
Bu gün pirim şehit oldu Mercimek köyünün altı Ben pirimin davasını Vermişim Şahı Merdana Davasını görsün diye
Bizden aşağı götürüyorlar Öylece Elazığ’a doğru Ben bilmedim kısım kısım Parça parça arkası gelir
Bu nasıl kusur nasıl kederdir Sen aşağıda çektin getirdin Durma gel diye Ben helalleşeceğim bu gün Musahibim Haydara Elini çekmiş büküktür, Ali Barut artık gidiyor
Acıyorum Pirim ali Doğan’a Acın ne çok ne kadar sızlar Ben pirimin davasını Vermişim Şah Merdana
Yetim eşi buralıda değil Hayli uzaktır baba evi Bir başına buradadır Ne enişte nede kayınbabası
Ali Barut un götürülüşü Kurban bayramı gecesi İçim yanıyor Pirimin, İlim, yazı, kalemine Bize Pir idi aleme Sultan Pirimin yarası ağırdır bize Bulanmaz ilacı dermanı
Geldin bu gece Mazgirt kazasına Pirimin cemali ışıktır aydınlığa Duman tuta başını üç bacının Göremeyecekler onu bir daha
Biri Lodektir karşıda Kupık Yukarımızda vardır Kurkurık Pirimin davasını vermişim İmam-ı Hüseyin e onun davasıdır SEYİT VELİ üstümüze ağıt eylesin Babam merak etmeye Atalarım merak etmeye
ŞİLKÊ Beste ve derleme: Sey Weliye Kupıkê Veli Yılmaz Düzenleme, Çevri: Seyfî Muxûndi
Şîlkê pırsın dewê aşan, Bışewıtî mala axan û paşan Ferman derxistine Fermana me qizilbaşan.
Şîlkê pirsin kûna çîyê Dûman bigrî xanga dawalîye Suwe wey didin ber ağir makînelîye Dukujun dergûşa wey, Davên û ser sungî yê.
Şîlkê pirsin qewax û bîye, Huseyn Efendî şeyhît bûye. Tek lawikî wîy hêwbîye, Ew jî berjêr sirgûn bîye.
Mêzgirê pirsin, Sera çîya binra oweye, Kî ki tere wêyva nahêy, Bexta me Qizilbaşan ra, Bûye Hesen Qeleye.
Havîne tav û tîne, Yê ki birine Mêzgirê, Halê wan pir jî kotîne, Kullî halê meyîtane.
Hela warin dîyarê Mêzgirê, Dîyarê Mêzgirê şî û şîvane, Dizgûn Bawa rûniştîye, Başle kirîye bi Quranêye
ŞİLKE ( 38 Mazlumları İçin) Şilk’i sorarsanız değirmen ağzı Yansın ağaların paşaların ocağı. Ferman Çıkardılar bugün, Ferman biz Kızılbaşların fermanı.
Şilk’i sorarsanız dağ eteğinde, Bir duman başındadır Davalide ki bacıda. Yarın kurşuna dizecekler onu. Öldürecekler onu, Takacaklar süngünün ucuna.
Şilk’i sorarsanız kavak ile söğüttür. Hüseyin Efendi bugün Şehittir. Onunda bir tek evladı var idi. O da batıya sürgündür.
Mazgirt’i sorarsanız, Üstü kayalık altı ovadır. Kim giderse geri dönüşü yoktur. Biz Kızılbaşlar’ın yazgısına, Hasan Kale misali bir hayattır.
Yazdır, güneşi yakıcıdır. Mazgirt yoluna gidenlerin Halleri çok kötüdür. Adeta cenaze misalidir.
Hele gelin Mazgirt Diyarına, Mazgirt Diyarı ağıt ile acıdır. Düzgün Baba oturmuş da, Kuran’a başlamıştır Ekleme Tarihi : 17.01.2007 / Gomanweb |
E-POSTA İLE GELEN
YORUMLAR
Pir Ali Barut makalesinden okuduklarim
merhaba,
"mala sey Veyis"in nereye surgun edildigini, nerede öldügünu ve seyit battal adinda oglu olup olmadigini ya da insaf adinda da kizi varmiydi? ördeklide sey veyselin oglu sey bertal (battal) ve onunda oglu sey sukru sögütovasinda yatmaktadir. Ben sey sukrunun torunuyum bu bilgileri benden esirgemezseniz sevinirim .Sivasta büyük halalarimizdan sosun (cicek)un mezarinin oldugunu duymustum. sizlere imailimi yaziyorum... simdiden tesekkürler G.B 24.01.2008 / Gomanweb
|