yle Siyasetik Olduk ki İnsanlığımızı Unuttuk"

ABDULLAH BULUT (COŞİKLİ)

Yukarıdaki başlık bir sevgili dostumun msn'sinin önünde yazılıydı. Gerçekten çok etkilendim. Hatta niye daha önce fark etmedim diye de üzüldüm. Kendimi bildim bileli ben ve bizim insanlarımız siyasetik olduk. Bazıları sıfırdan başlayıp sosyetik olsa da biz hep siyasetik kaldık. Olmasına olduk da, hani kulvarımız da belli değil, yalancı pehlivanlar gibi siyaset yapıyoruz.


Sevgili okuyucular bazı olayların hep iyi yönlerini yazarsan sonraki nesil hep onu bilir çıkıp da biri tersini yani aynı olayla ilgili olumsuzlukları yazarsa yalancı tarihci durumuna düşer. Asıl doğruyu yazmayan da yağcılık etmiş olup kulvar bilmez ve de yalancı pehlivan olur.

Şimdi bir Mazgirtli'ye sorarsın "ben türküm" der, digeri de "ben kürtüm" der, bir digeri "ben zazayım" der, başkası "aleviyim" der.

Her birinin ayrı degerleri var. Biri kılıcdarogluna hayran biri düşman, biri kamer gence düşman digeri hayran, bir ferhat tuncu sever digeri sevmez.

Şimdi diyeceksiniz ki, demokrasidir, normal. Hayır! Birisi buna bir dur demeli. En azında gelin dostca bir kere ne olduğumuzu kararlaştıralım, bunun demokrasi ile alakası yok yani

Sahiden neyiz artık ya, öyle ya da böyle ama beraberce bir millet olalım. Çoğu okur kitlesi Avrupa'da olan bu sitelerde bir ortak tartışma ile mi, yoksa başka yolla mı miliyetimiz konusunda kulvarımızı belirleyelim.


Madem siyasetikiz, işimizi doğru yapalım. Sonra şu demokrasi meselesi, bunu da içine etmişiz ya. Bununla ilgili Libya lideri Muammer Kadafi'den örnek vermek istedim. Yeşil kitapda şöyle yazar; "ben demokrasiye inanmıyorum?"

Neden?
Örnek; bir ülkede on beş parti seçime girer, seçım barajı yüzde beş (Türkiye'de yüzde on) ama biz yüzde beşle gidelim beş parti yüzde üç buçuk yüzde dört oy aldı meclise giremedi yüzde yirmi civarı çöp sekiz partide yüzde altı yedi sekiz gibi oyla meclisin ancak yüzde onunu temsil ettiiler. Ama oyların yüzde kırkı daha gitti , bir parti de yüzde on üç aldı alsana yüzde yırmi yedi oy alan baba oldu mu? Halbuki halkın yüzde yetmiş üçü istemiyor, ama kime ne geldi başa al sana demokrasi. bir de abd demokrasisi ya da fransa ya da almanya belli başlı ya iki yada üç parti sağ sol yeşil azınlık oy oranı yüzde elli elli bir. al sana demokrasi.

yani biz siyasetik olmuşuz ama onu da becerememişiz. çünkü birleşmesini birlikte hareket etmesinide bilmiyoruz. bu dağınıklığımızda tarih sayfalarına girsin.

şimdi bu mazgirt örrnegini izmir ödemiş ilcesi için verlim. Millet diye sorunları yok parti var, o da iki parti. peki Van Gevaş örneginde yine aynı milet diye sorun yok parti var, yine iki parti. Ama bizde her şey karma karışık. Sanırım sevgili okuyucular benimle hem fikirdeler. Bir de bizim gibi düşünmeyene Zülfikar gibi keskin oluruz. işte bizim siyasetliğimiz bu.


Ben toparlıyorum ve fıkramla veda edıyorum.

Elazığ'a az araba çalıştığı dönemlerde Coşk'tan Mazlum Yıldırım Sörek Köyünden de yetkin yolcularını almış dönüyorlarmış. Yetkin arabasıyla önden, Mazlum da birkaç km. gerisinde gelirlerken, Kovancılar'da Yetkin'i trafik durdurmuş, ehliyet istemiş. Ehliyeti yok, o zaman beş bin lira ceza demiş, vermiş. Tam Mazlum geçecek sanki, polis biliyor gibi "Mazlum geliyor" diye polisin duyacağı şekilde söylemiş. Polis Mazlum'a sormuş; ehliyet? Var. Yolcu sayısı? Normal. Her şey yolunda gibi iken "bagaj yüklemişsin, bagaj krokini ver" demiş. Haydaaa..! demiş, "bu da ne memur bey?" Yetkin araya girmiş "ya ben beş bin lira verdim sen de ver biraz cezada gidelim." Ne yapsın vermiş. Bir kaç gün sonrası bu kez mazlum önde Yetkin geride giderlerken Diyarbakır yol Çatın'da polis Mazlum'u durdurmuş, bakmış her şey tamam, git demiş. Mazlum polise döner Yetkin için "memur bey beyaz ford geliyor, bizim köyün arabası, çocuğun ehliyeti yok, idare edin" der. Aracının lastığini kontrol bahnesi ile Yetkin'in ceza verişini görüp intikamını da alır.

Bu intikam şöförlerin o dönemlerdeki şakalaşmaları ile ilgili idi, bunlara gülerlerdi.

Selam ve saygılarımla.
 
 
13.02.2010 / Gomanweb