BİZİM COĞRAFYAMIZDAN BİR KESİT
ABDULLAH BULUT (COŞKLİ)
Sevgili okuyucular bu bölümde biraz eskiye gidelim Coşk ve Riçik köyünde geçen bir efsane olaydan bahs edelim. olayın daha da doğrusunu bilen varsa düzeltebilir. Ben duyduğum gibi anlatayım;
Bin dokuz yüz otuz doğumlu bir büyügümüz babasından aktardığına göre olay tahminen bin sekiz yüzlü yıllarda oluyor.
Çevre çoğrafiyasını bilenler daha iyi anlayacaklardır. Coşk ile Riçik arasında (gomme momi keki derler. ya da mergo sor) Burada keki home diye bir coşkli yaşarmış.
Riçik'te de (avas) diye bir emsali varmış. Bunların ikisi de kafadarlarmış ve o dönemin de eşkiyalarıymışlar. Her biri kendi köyünde haraç yermiş ve çok da zeki insanlarmış. Bu haraçları da zorbalıktan öte kurnazlıkla yaparlarmış ama güçlü, kuvvetli komşu kavgalarında da üstün çıkarlarmış.
Mesela komşularının hayvanlarına zehir verirler ama bir gün önceden yarın senin öküzün ölecek derler ve bu dedikleri de verdikleri zehirden dolayı gerçekleşir. Bu tür olayları önceden bildiklerini halka yutturan bu kafadarlar, halk arasında bir alim gibi kabul görmüşler.
Bu ve benzer olaylar uzun süre olmuş hatta daha da ileriye gidip komşularını zehirledikleri de olmuş. Riçik'i bilmem ama Coşk'ta bu şekilde bir zehirlenmeden dolayı bir aile yok olmuş.
Derken her iki köyün halkı zamanla bunu fark etmiş. ve köylüler kendi aralarında birleşmişler bunları yok etme çabasına girmişler. Ama bu da kolay değil. Her ikisini kapiştırma yolunu denemişler. Keko'ya; "Avaz senin için şöyle dedi, böyle dedi" coşkliler demiş. Riçikliler de Avaz'a; "Keko senin için şöyle dedi, böyle
dedi." derken aralarına soğukluk girmiş. ve anlaşmalı cinayetleri azalmış. ama köylüler işi daha da ileriye götürüp bunları kavga etirip en azında tek bırakmak birinin birini öldürmelerine imkan sağlamaya çalışmışlar. derken bunlar karşılıklı küfürleşerek meydan okumuşlar biri birlerine.
Coşk ve Riçik halkı ise tam bir türbin şov gibi "haydi sen daha yigitsin" diyerek tempo tuturmuşlar. Bizimkiler restleşe restleşe yaklaşmışlar biri birlerine. Halk birinin diğerini öldüreceğini beklerken, bunlar orada barışmışlar.
Yine söylentiye göre biri diğerine köylülerin oyununu anlatmış veya ikimizden birimiz yok olacağız ya da barışacağız. Biri giderse diğerini de köylüler hal edeceklermiş. Ama oyun boşa çıkmış, fakat bizim eşkiyalar da hareketlerine ondan sonra dikkat etmişler.
Olay olmuş mu? O dönem Osmanlı İmparatorluğu döenmi. Osmalı'da kadı, müftü kanunmuş, inancımıza göre bizim oralarda da kadı ve müftü yokmuş, var olan aşiret ağaları da hırsız ve eşkiyadan payını alırmış. Payını aldığı için de göz yumarmış.
Bu kısa yazıya noktayı koyalım, fıkramızlada veda edelim.
Api ismail (İsi Bude) ve Api Sılman (Sili Ali qer) beraber Kormis köyüne giderler. bizim orada Coşkli bir kız evli imiş, onların evine misafir olurlar. Hal-hatır, yeme-içme faslından sonra kızın kaynanası ile kayın babsına sorarlar;
"-Nasıl kızımızdan memnun musunuz?" diye sorarlar.
Onlar da;
-"Valla ne diyelim, daha ahırın kapısını hiç açmadı" derler. Yani çaktırmadan şikayetçi olurlar. Süleyman amca da benzeri bir tavırla "-valla bizim çocuklar öyledir, pek büyüklerini gecmezler, siz ahırın kapısını açmadan açmazlar" (LE ZARİ ME VERIN PIRJI MEZINI XA RANAVORIN)demiş. Bunlar da şikayetlerinden pişman olmuşlar.
Bu günlük de bu kadar, saygılarımla sevgili okuyucular.
13.10.2010 / Gomanweb
ADDULLAH BULUT (COŞİKLİ) ANASAYFASINA GİTMEK İÇİN BU LİNKİ TIKLAYINIZ >>> |