DEĞİNMELER-DOKUNMALAR-7
Teman Dep (Fézo yé Kazi Bayé)
1-Bugünlerde Başbakanın "taşeron" sözcüğünü dillerine ve kalemlerine dolayanlar oldu. Pek çok konuda olduğu gibi, bu konuda da sanki ilk defa yeni bir şey duydular veya buldular gibi "mal bulmuş Mağribi" misali saldırmaya başladılar.
Başbakan, "konuştuğumuz, yaptığımız her şeyi bilerek ve düşünerek yapıyoruz" dese de zaman zaman daha önce konuştuklarını hiç söylememiş veya unutmuş gibi davrandığını ya da söylem ile pratiğinin birbirine uymadığını görüyoruz.
"Taşeron" sözcüğü yerine yıllardan beri, binlerce kez "dış güçler,veya kökü dışarda güçler" suçlama veya karalama açıklamaları, konuşma ve yazıları olmadı mı? "Dış güçler" sözünü bütün gelmiş-geçmiş hükümetler, Genelkurmay yöneticileri ve medyanın büyük kesimi kullanmadı mı?
"Taşeron" sözcüğü de, "arkasında başkaları var" demektir, "dış güçler" sözcüğü de "arkasında başkaları veya yabancılar var" demektir.
Yani, yıllardan beri "dış güçler" diyenlere, bu "dış güçler" kimdir, kimlerdir, bunları açıklayınız diye niçin sormadınız? Gazetecilik yerinde ve zamanında sormak değil midir? Yoksa "işine gelecek şekilde" sormak mıdır?
Başbakan bugünkü grup toplantısında yaptığı konuşmada "arkasındaki güçler" veya "taşeron" tanımına Ergenekoncuları da katmış oldu.
Sanırım Başbakan bu "iç taşeronlar" hakkında da isim isim veya makam makam gerekli belge ve tanıklıklarla birlikte suç duyurusunda bulunur;
Suçları da; asıl terörü azmettirmek, desteklemek, kışkırtmak, binlerce insanın canına kıymak, katliamlar yapmak, devleti zarara sokmak, ooo... suç çok.
Hükümet "dış taşeronlara" belki savaş ilan edemez, ancak "iç taşeronları" yargı karşısına çıkarabilir.
2-Yıllardan beri "dış güçler" diye dolaylı olarak veya vatandaşa söyleterek en başta Ermenistan kastedilmedi mi? Bu iş Ermenilik davasıdır, Kürd davası değildir denilmedi mi?
Bu tez ne çabuk unutuldu? Bu defa da resmen olmasa da, gayri resmi olarak, Kürd sorunu Yahudiliktir veya arkasında İsrail vardır tezi işlenmeye başlandı.
Sırf ana sorunu görmemek veya çözmemek ya da kendi hata ve suçlarını örtmek için, kandırmaca ve oyalama, uzatma taktikleri. Ve "hergün farklı farklı şeyler söylesek de, ya da aynı şeyleri ve yöntemleri yıllarca tekrarlasak da, bunlar yutar" diyerek milleti cahil yerine koyma tavırları...
3-Yine bir medya problemi veya siyasi problem daha; efendim, "terör bitmişti, kan akmıyordu, 'açılım' yapıldı, onun için kan akmaya başlandı."
Bu tür eleştirilerden günler sonra, nihayet Başbakan biraz cevap verebildi. Nedense Akpartiyi savunmak zorunda kalıyoruz. Ancak asıl derdim, kim olursa olsun çifte standart, yalan suçlama ve karalamalar,unutkanlıklar ve insanlarla alay etme tavırları (gerçi unutmuş değildirler de..)
"Açılımdan" hatta Akparti yönetiminden beri verilen canların toplamı o kadar zaten değil de haydi diyelim düz hesap 5000 kişi olsun. Şimdiye kadar resmi açıklamalara göre 30000 kişi can vermiş.
Biz yine indirim yapalım 20000 kişi diyelim; 20.000-5.000=15.000
Bunlara sormak gerek; 5.000 mi çok? yoksa 15.000 mi çok?
Akparti 8 yıldır iktidarda; 2002-1984=18 yıl. Özalların, Aktunaların , Çillerlerin, Yılmazların, Demirellerin, Ecevitlerin, İnönülerin, Karayalçınların , Erbakanların ve Bahçelilerin hanesine ne kadar düşüyor acaba?
Tabi Sayın Özal döneminden hala Bakan ve etkili olanların hanesine ne kadar düşüyor acaba? Varın siz hesaplayın, benim hesabım biraz kıttır da...
4- Chp Genel Başkanı Kemal Bey Alevi Kürd. BDP-Eşbaşkanlarından Selahaddin Bey Sünni Kürd, Gültan Hanım ise Alevi Kürd.
Kemal Bey'in konuşmalarını dinliyoruz. Neredeyse % 99 u sosyal ve ekonomik konular. İşsizlik, emeklilik ve sosyal güvenceler v.b.Oluk oluk kanın aktığı sorunlar, siyasi ve demokratik hak-özgürlüklerle ilgili pek bir şey yok gibi.
BDP Eşbaşkanlarını dinliyoruz. Konuşmalarının neredeyse %99 u Kürd sorunu, demokratik hak ve özgürlüklerle ilgili. Vatandaşın sosyal ve ekonomik sorunları, en çok işsizlik ve yoksulluğun görüldüğü bölge insanının bu tür sorunları ile ilgili pek bir şey yok gibi.
Demokrat veya solcuyum diyen bu iki parti de, en önemli sorunların sadece bir tanesiyle ilgileniyor, diğerlerine ise, sadece dokunuluyor.
Beyler, bayanlar bunun ortası veya ortak yanları, birbirleriyle ilişkileri yok mudur?
5-Akparti bazı sorunları çözer gibi görünüyor veya kendince çözmek te istiyor. Ancak bu kendince de olsa çözmek istediği sorunu kelimenin tam anlamıyla "fıtık et veya kabız et sonra çöz" taktiği izliyor. Şu taş atan çocuklar konusunda bile, kendilerinin yaptığı yanlış yasayı şimdi de aylardır bizzat kendileri kendilerince de olsa değiştirmek
istedikleri yasayı çıkarmayı "fıtık edinceye kadar" ağırdan alıyorlar.
O tutuklu olan veya tutuklanma tehdidiyle karşı karşıya olan çocukların ruh halini düşünen, anlıyan var mı acaba? Bir gün umutlanan başka bir gün üzülen ve bu beklenti içinde yaşayan çocukların, ailelerin ruh halini, maddi ve manevi durumlarını bilen, anlayan, kavrayan var mıdır acaba?
6-Sayın Baykal ile Nesrin Hanım ikisi de milletvekili, CHP grubunda , Mecliste veya Meclis çatısı altında mutlaka birbirlerini görüyorlardır.Acaba birbirleriyle konuşmuyorlar mı, tokalaşmıyorlar mı ne?, medya da bu konuda bir şey göstermedi de ondan. Merak işte... Magazini seviyoruz ya. Oysa ikisinin daha da dayanışma içinde olması gerekmez
mi?...
29 Haziran 2010
Teman Dep
29.06.2010 / Gomanweb |