ÖZ GÜVEN
ABDULLAH BULUT (COŞİKLİ)
Sevgili okuyucular.
Temiz ahlak önce aileden sonra çevrenden, yörenden gelir.
Zeka ve zeki olmak, iklim ve beslenmeden gelir.
Eziklik yoksulluktan gelir.
Hırslı olmak irsidir.
Sabırlı, sakin olmak profesiyonelliktir.
Hızlı düşünmeden karar vermek acemiliktir.
Başkasına yapılanı kendine yapılması halinde düşünmek empatidir.
Agresiflik ilerlemiş hastalıktır.
Bilmediği konularda yorum yapmak gevezeliktir.
Yanlışında ısrar etmek cahiliktir.
Öz eleştir yapmak gönül rahatlığıdır.
Yavaş yavaş çıktığımız ve birazdan inişine girdiğim hayat merdiveni bana bunları ögretti. Katılıp katılmamak sizlerin takdirinizdir.
“Anlayana sivri sinek saz, anlamayana davul zurna az”
Bunların bize, size, yöremize yansıma şekli üzerinde biraz durmak istiyorum.
Açıkca söylemek gerekirse yöremizde yüksek makamlara gelmiş insanlar görmek beni çok mutlu ediyor.
Yukarıda iklim ve beslenmede zeki insanlar olur demiştim, bu biraz da genleşiyor. insalarımızın çok zeki olduğundan en küçük bir endişem yok. Yeterki imkan versilsin. Sevgili gençlerimiz acaba bilirler mi? Köylerin gürül gürül olduğu zamanlarda çevre köylerden iki köyden azıcık bahs edeceğim.
Biri Hılman diğeri Dırban (Kızılkale). En fazla memur olan bu iki köy idi. Hılman’da ögretmen ağırlıklı idi. Hemen hemen her evden bir öğretmen vardı. Kızlı-erkekli diger köylerden de vardı ama çok
azdı. Ama Kızılkale (Dırban) farklı idi. Bu köyde yüksek makamlarda çok memur vardı. Yani Ankara’ya küçük dırban dedirtecek kadar Danıştay’da, Sayıştay’da, bakanlıklarda, belediyelerde memur vardır. Tabiki gurur kaynağımızdır bunlar. Fakat bir şey dikkatimi çekiyor. Çevremizde edebiyetçı, hukukcu saysı epeyce varken matematikçinin olduğunu ben hiç
bilmiyorum. Olsa da çok az olduğunu düşünüyorum.
Bu şunu göstergesidir; halkımızın duygusal oluşudur bence. Ha, bu fena mı? değil tabiî ki. Ançak, öz güven başlığı kullanmamın nedeni işte bu idi.
Yani başta da belirttiğim yoksulluk çok fazla öz güven sağlamıyor. Kendimizden küçüğe bile abi dedirtierecek kadar. Belki iyi bir nezaket denilebilir, ançak karşındaki bunu öyle algılamıyor.
Son zamanlarda çeşitli yüksek makamlarda bulunan sevgili gençlerimizin insanı temiz duygularının yanında öz güvenli olmalarını da temeni ederim. çeşitli makamlarda sürdürdükleri görevlerinde dostlarını, hemşerilerini, demokratları ön plana almaları yanında meslektaşlarına karşı da öz güvenleri olmaları gerektigini belirtmek isterim.
Diğer bir konu ise, yine yaşıtlarımız olan arkadaşlarımızın var olan sitelerde kendi aralarında azıcık yazıp çizmeleri olayı da bir öz güvendir.
Burada kimse kimseye kırık not veya yüksek not vermek durumunda değildir. Hiç kimse de profesyonel yazar veya şaiir değildir. Hemen hemen hepsi de amatörce yazanlardır. Ancak, bazı arkadaşlarımız profesyonel yazarlara taş çıkartırcasına çok güzel yazılar yazdıklarını da memnuniyetle görmekteyim. Önemli olan medeni cesaretini gösterip kendince bir
şeyler yazıp, köylerimizin ve yöremizin tarihi ve kültürünü yaşatmak için mevcut sitelerin aracılığıyla halkımıza katkı sunmaktır. Dolayısıyla, yazdıklarından dolayı hiç kimseyi de küçümsemek gerekir. Küçümsemek hoş degildir. Bu da işte öz güvendir.
Derken geldik Coşk fıkrasına, ama olay Riçik’te oluyor.
Riçikli bir ailenin erkek çocuğu yokmuş. Evin kadını tepeye çıkar DÜZGÜN BABA’YI karşıdan görür ve yalvararak şu dilekte bulunur; “Ya Düzgün Baba! Bana bir erkek çocuğu ver.” Ama, hayırlı bir evlat olsun demez.
Gel zaman git zaman bir oğlu olur.
Zamanla bu oğlu büyüyüp güçlü bir evlat olur. Ama ne çocuk! Annesini döven, babasına hakaretler yapan, komşularını rahatsız eden velhasıl hayırsız bir evlat olur.
Kadın ağlayarak istek yaptığı tepeye gider ve Düzgün Baba’nın karşısına geçer: “Ya düzgün baba kusura bakma ama ben isteğimden vaz geçtim, verdiğini geri al” der.
SELAMLAR, SAYGILAR, HOŞCA KALIN.
ABDULLAH BULUT
04.02.2010 / Gomanweb
ADDULLAH BULUT (COŞİKLİ) ANASAYFASINA GİTMEK İÇİN BU LİNKİ TIKLAYINIZ >>>
| 
