KÖYÜMDEN ESİNTİLER-3
SÜLEYMAN DOĞAN (TEMAN-SEYİDAN)
GERMIK AŞKLARIN YEŞERDİĞİ YER
Zamanla daha iyi farkına vardığımız doğa harikası, bir çok hastalığa derman olan GERMIK (Kaplıca)'nin çevremize kattığı güzelliğin dışında farklı hikayeleri de var.
GERMIK, hemen köyümüzün sınırlarının bittiği Karakoçan’a bağlı Golan Köyü’nün sınırının başladığı bir yerde. Peri Suyu’nun hemen kenarında, natürel bir şekilde fışkıran sıcacık bir su. Ayrıca, iki dağin arasında. Dağlar biri birine diklenen iki mağrur dağ gibi oldukça dik ve U harfini andırıyor. Diğer yanda doğa bununla yetinmemiş, bir
de bizim yakada Baxin Kaplıcaları’nı da insanlığa sunmuş; bu iki dağin arasında tüm kıvraklığıyla bir de Peri Nehri akıyor. Yani nehrin soğuk suyunun yani sıra, sağ ve sol tarafına bu doğa harikası sıcak akan iki GERMIK’i de eklemiş.
Bununla da kalmamış doğa, biri birine dik giden dağların arasında çıkan sıcak suya karşın, dağların dik olması sebebiyle güneş geç doğar ve erken kaybolur; dolayısıyla gün boyu gölgesi daha fazla oluyor ve püfür püfür boğazdan gelen serin rüzgarı hissediyorsun.
GERMIK’ın havuzuna girdiğinde bir elini uzattığında, Perinin soğuk suyun da görürsün. Yani bir elin, vücudun germıkteyken öbür elin buz gibi akan Peri Suyu’nun içinde. Böyle bir doğa harikası.
Zaten soğuk suyla sıcak suyun biri birine karışmaması için, sen taşları üst üste koy yeter. Germıkin suyu o taşları biri birine bir sıvar ki, dünyada böyle bir mimarlık örneği görülmemiş. Yani duvarını kendi sıvayıp suların biri birine karışmasını engeller. Bu kadar da kıskanç.
Germık`te havuzda uzanırken suyun yerin altında fokur fokur yer yüzüne çıkarken çıkardığı ses, ninni gibi gelir insana. Başını batı tarafına çevirdiğinde dik taşlı kayalarda nazlı nazlı zıplayan ceylanları seyretmek bambaşka bir zevk. Hemen karşıda yalçın bir yere yuva yapmış, nesli nerdeyse tükenmek üzere olan SISOREKın yuvasını görmek
ve onun yavrularını beslemek için kanat çırpışını, aşağıya doğru yaptığı pikeleri ve çıkardığı sesi duymaya ve izlemeye değer.
Germık’te çimdikten (bizim orda yüzmeye denilir) sonra HOLIK’te oturup kaplıca sularının çıkardığı fokurtular ve etrafa saçtığı kendisine has kokunun altında ince belli bir demli çay içmenin tadına duyum olmaz.....
Hal bu iken devletin inatla o coğrafya`ya ‘barajlar’ adı altında nehirlerin özgürlüğüne gem vurarak doğayı tahrip etmesini anlamak mümkün değil. Çünkü doğanın nimetlerinden her kesin faydalanması esas olmalıdır. Doğru olan bunları tüm natürlüğüyle korumak ve insanların faydalanmasını sağlamak olmalıdır. Bu politika ne yazık ki kimseye
bir şey getirmiyor tam tersi götürüyor. Doğa tahrip edilerek yaratılan suni yaşamın insanlara ne faydası olur?
Çok şeytani bir politika. Aynı coğrafyada yasadığımıza göre herkesin de bu güzellikleri görme hakkı vardır. Aynı zamanda insanları tarihinden ve doğasından koparmak kimsenin hakkı olmamalı. Dünyanın bir başka yerinde görünmeyen bu güzellikleri yok etme ne kadar aptalca bir anlayış!
Bir başka özelliği de her Germıke girip çıktığında içtiğin bolca su ve yemek. Vücudun mükemmel bir çalışma göstermesi. Öbür yanda omuzlarında kilolarca yükün kalktığını his etmek ve kendini dinç ve zihinde hissetmek.
Germık’ın bir başka özelliği var. Belki çoğu insan bu geçmişteki özeliğini bilmez. Germık, Aşkların yeşerdiği yerdir.
Eskide bizim o yörenin insanları genellikle cuma günleri çalışmadıklarından toplu halde Germık’e giderlerdi; kimileri üç gün kalabiliyordu. Veyahut işlerin seyrekleştiği dönemlerde giderlerdi.
Biz yaz aylarında damlarda yatardık. Geceleri pırıl pırıl parlayan yıldızların altında, rüzgarın esmediği gecelerde sivri sineklerden korunmak için tezekleri üst üste koyup arasına ateş yerleştirirdik. Tezeklerin çıkardığı dumanla sivri sineklerin kaçmasını sağlardık. Yani bir nevi ‘esem – mat’ görevi görüyordu. Sabaha karşı germık’çiler
gelmeye başlardı guruplar halinde. Kadınlı erkekli kol kola girerek Gowend türkülerini söylerlerdi. Bir kadınlar söyler, onların tam bitireceği zaman erkekler başlar; Germık’e gidinceye kadar bu böyle devam ederdi.
Germık’e gidenler en güzel elbiselerini giyerlerdi, sanki bayram günüymüş gibi. Bu elbise meselesinin de ilginç bir öyküsü var.. Kim ki o yıl yeni bir keşmer fistan veya gömlek, ceket v.s. almışsa, kim germıke gidiyorsa, gidip o yeni fistanı ve ya gömleği ödünç ister ve giyip öyle giderdi. Yani bir fistan alınmışsa o köyde nerdeyse o
keşmer fistanı giymeyen kalmazdı. Böylede bir yardımlaşma ve kolektif bir ruh hakimdi. O süreçte insanların arasında egoizmin ve kibirliliğin gelişmesi ortamının henüz oluşmadığını herhalde açıklamama gerek yok.
Bu süslenme ve bısklarını çitikin altında alınlarına doğru çıkarma en güzel kesk û sor û zer vale ve şarların bağlama, altına ödünç alınan fistanı giymesinin tabi ki bir kaç sebebi vardı.
Bu sebeplerden biri, genç annelerin, Germik’e gelen kızları evlenme adayı olan çocuklarına beğenme, kızların da kendini beğendirme, gençlerin de kendini gösterme dertlerinden dolayı bu kadar çabalar. Tam da burada yeni aşklar filizlenirdi germık’in o muhteşem doğa güzelliğinde. Doğa harikası Germık’in, bir de bu yönlü özelliği vardı.
Kim bilir ne fırtınalı aşklar başlamış burada. Kimilerin ki yeşermiş, kimilerin ki de yitirilmiş, acısını yüreğine gömmüş, kendini Peri Nehri’nin soğuk sularına atarak içindeki ateşi bir nebze söndürmüş. Germık’in bu özelliğini unutmamak gerek.
Bunun için Germık’e giderken yalnız soğuk bir bira ve ya demli bir çay içerek es geçmek olmaz. Onun tarihi dokusunu da iyi bilmek lazım. Geçmişi, tarihini ve hatta hemen karşıdaki çetin dağin kayalarının nasıl yontulup elle tutunmak ve ayaklarının ucunu yerleştirilerek bir dağcı edasıyla nasıl yol yapıldığını görmek, düşünmek gerek. Bu
çetin " NIG " yolunda, kimlerin burada nasıl gelip geçtiğini, yaşamını nasıl zor şartlarda geçirdiğini bilmek lazım.
Ne yazık ki son internete düşen Germık’ın görüntülerini gördüm. Göze hoş gelse dahi ne yazık ki bilinçsiz bir betonlaşmaya kurban edilmiş. Modernleştirme adına betonlaştırma sanki marifet! Marifet doğanın dokusunu bozmadan ve ona uygun bir şeyler yapmak. Perde betonlar döküp dolgu yapıp o güzelim yerleri mahvetmek bir başka politika
biçimi olması gerek. Toplum kendine sahip çıkabilecek kadar olgunlaşmadığı zaman birileri senin tarihini de doğanı da betonlaştırır. Betonlaşmanın cazibesine kapılacağımıza, hangi karanlık güçlerin halkımızın ortak değerlerini kimlere peşkeş çektiğini öğrenmeliyiz. Ben şahsen Germık’e gittiğimde her tarafta fokurdayan suları izlemedikten sonra;
gider daha güzel betonlu binalarda kalırım.
Bakın bir yazımda değinmiştim. Alüminyum kap kacak verip yerine bakır kapkacak veya antika toplama hikayesine dönmüş bu da. Biz hep devlete eleştiri yöneltirken, diğer taraftan kendi elimizle yok ediyoruz. Umut ederim BAXÎN GERMIK´E böyle olmaz.
Bir başka ‘Köyümden Esintiler`de buluşmak dileğiyle. Herkese güzel bir yaz tatili dilerim.
11.7. 2010
Süleyman Doğan
11.07.2010 / Gomanweb
E-POSTA İLE GELEN YORUM VE ELEŞTİRİLER
SEVGİLİ DOSTLARA SAYGILAR Sayın Süleyman Doğan'ın memleketimiz üzerindeki kültürel bilinci ve usta yorumuna etkilenmemek mümkünmü? sayın Köylüm ,kirvem Yücel seninde yazılarını takip ediyorum sağolun,Bizler geçmişte kendimizi bir
türlü ifade edemedik,bize ortam bırakmadılar ,imkan vermediler,bizler imkan buluncaya kadar da vapur iskeleden uzaklaştı,ben bu sitede okuduğum her yazıda mutlaka bir şekilde etkilenmişim ve etkileniyorum,Seyit Süleyman'ın yazılarını okuyunca inanki her okuduğumda köye veya memlekete gidip gelmiş oluyorum,Köyümden esintiler -3 Germik,Mıstı Şare Ho
Hele Ho,Köyümden Esintiler -2 Kerimi Kelekci bütün yazılarından çok ama çok etkileniyorum inanın bunların çoğu bana ilham kaynağı oluyor bir kere daha Seyit Süleymana teşekkürler Sevgili kirvem yücel seninde şiirlerini beğenerek okuyorum seninde yüreğine sağlık,buradan bir gerçeği belirtmekte yarar görüyorum Süleyman Doğanla ilkokulda kısada olsa
bir sınıf arkadaşlığımız oldu bilmem hatırlarmı?Ben İlkoluldayken kısa bir süre Goman İlkokulunda devam ettik,o dönem hatırladıklarım,Süleyman Doğan,Yusuf ve Dursun Kahraman,Enver Elveren,Mehmet Elveren ve isminin Tarık olduğunu ve soyadını hatırlamadığım bir başka arkadaşta vardı.Yani anlaşılan ben bu siteye her girdiğimde kendimi dostlarımın
arasında hisediyorum,bazı yazıları okuduğumdada kendimi köydeymişim gibi hisediyorum.Bende buradan Sayın Musatafa Hocacama Bizlere bu imkanı sunduğu için ve diğer arkadaşlara bu sitede yazdıkları için vede destek verdikleri memleketimiz için göz oldukları için,kulak oldukları için vede akıl oldukları için Fezoye Kazı Bayı ye Süleymana,Yücel
Duman'a,Polat Şahin'e Abdullah Bulut'a Sedat Gezgin'e ve isimlerini yazamadığım diğer dostlara,bu siteye destek veren her kese sonsuz teşekkürlerimi sunar çalışmalarınızda başarılar diliyorum,Bencillik olmasın amma sizler yazdıkça ben sizlerden ilham almaya çalışacam teşekkürler .Savgi ve saygılar sunarım.
YUSUF YAĞAN
GOMANWEB YAZARLARINDAN SAYIN SÜLEYMAN DOGAN'A
Düşünmek ve araştırmak insanın bilmediklerini öğrenmesini, "bakıp da göremediklerini" görmesini, dünya hayatının gerçek yönünü keşfetmesini sağlar.
Ancak önemli olan, insanın samimi düşünce ile ulaştığı gerçeklerden kaçmaması, keşfettiği gerçeklere uygun bir hayata başlayacak iradeyi gösterebilmesidir.
Bu ilim, tarih boyunca büyük İnsan alimlerinin dikkat çektiği, günümüzde de bilimin kesin olarak kanıtladığı bir gerçektir. İnsan, yaşamının başından itibaren içinde yaşadığı dünyanın kesin bir maddesel gerçekliği olduğuna şartlanmıştır.
Bu şartlanma içinde büyür ve tüm hayatını bu bakış açısı üzerine kurar.
Ancak modern bilimin ulaştığı sonuçlar, sanıldığından çok farklı ve çok önemli bir gerçeği ortaya çıkarmıştır.
Sayin süleyman Hocam bu moderncaga o kadar uyum saglamis bunuda severek okudugum yazilarindan mümkündür.
Cükü o eskileri öyle güzel bir uslup kulanarak günümüzden tazelemistir
Bizim bizde ögrenmek daha güzeldir cünkü bakin gazetelerden bizi yazan bizi tanimayan ne halde yaziyorlar tv lerinden hangi dille anlatiyorlar Bizim okadar süleyman hocalarimiz varki ama yazamiyorlar onlar bizi yanlis yaziyorlar cünkü onlar sahbahin erken saatinden en
güzel elbisesini giyip Golan yada Baxin ilicasina gitmemisler giderkende süleyman hocanin anlatigi gibi hic türkü söylememisler o zevkleri tadamaislar ki nasi analatabilirlr
Derler ya dilin kemigi yok dilleri nasil döndügü gibi yazarlar sen kendini anlatamasan kim seni tanir biz öyle bir duruma gelmisizki kendimizi tanimiyoruz o sözüm onlara bizi yazan yabancilar ne anlayacak
Bundandirki
Sayin MUSTAFA HOCAM
Sayin SÜLEYMAN HOCAM---- Dogan
Sayin MEHMET ULUSOY HOCAM
Sayin YUSUF YAGAN ----Sairimiz
Sayin SEYFI MUXUNDI HOCAM
Sayin POLAT SAHIN
Sayin ABDULLAH BULUT
Sayin TEMAN DEP
Bu güzel insanlarimiz yazilarini severek okuyor firsadim olduguanda bu güzel dostlarimiz i destek vermek okumak dogrularindan yaninda olmak yanlislarini elestirmek tabi elestiri tartismak kavga olmamak sartiyla sayin TEMAN DEP son ziyaretci defterinden güzel bir
aciklamayla yazmisti okudum kisi ve kisileri karistirmamak diger ismini yazmadigim yazarlarimiz yaliniz birakmamak gerekir destek vermek lazim saygi deger yazarlarimiza burda saygila egiliyorum yolarina gölge düsmesin kaleminize saglik sayenizden hic bilmedigimiz yada yasayip onutmaya yüz tütmüs anilari yani güzel anilari okumak güzeliktir
Saygilarimla
Yücel duman
yupama@hotmail.de
Wiesbaden almanya
EDİTÖRDEN: Sevgili Pirim, şu cümlelerin; "Kadınlı erkekli kol kola girerek Gowend türkülerini söylerlerdi. Bir kadınlar söyler, onların tam bitireceği zaman erkekler başlar; Germık’e gidinceye kadar bu
böyle devam ederdi." beni yine çocukluğuma kadar götürdü. Yazıyı okuyunca çocukluğumu yeniden yaşadığımı söyleyebilirim.
Başarılarının devamını diler, selam ve sevgilerimi sunarım..
Mustafa Hoca
SÜLEYMAN DOĞAN'IN TÜM YAZILARINA BU LİNKİ TIKLAYARAK ULAŞABİLİRSİNİZ >>>
|